Hayaller ve İç engeller
Geriye dönüp baktım da kendimi iki konuya odaklamışım: meditasyon ve spirituellik. Ve bunlar dışında herşeyi ama her şeyi bırakmışım. Ne arkadaşlar, ne oyun, kitap, dergi, dizi, hiç bir şey yapmadan sadece meditasyona kitlendim. 2019’da meditasyon hocalık eğitimine katılmam da bundan büyük rol oynuyor tabii. Oldukça fazla zaman isteyen, kendini adamanı isteyen bir eğitimdi.
Bu süre boyunca dünyevi şeylerle olan bağımı kesmeye çalıştım. Ama neler oldu neler? Herşeyi bırakıp mutlu olabileceğimi kanıtlamaya çalıştım. Hem kendime, hem de etrafımdakilere kanıtlamaya çalışıyordum. Eğer budist manastırdaki rahibeler bunu yapabiliyorsa, şehir hayatında da başka bir formunu yapabilirdim. Tüm inancım bu yöndeydi. Ailemi bırakıp dağlara gidemediğim, inzivaya çekilemediğim için, bunu şehirde, bir iş yerinde çalışırken, ailem ve çocuğumla nasıl deneyimleyeceğimi araştırmaya başladım.
İnsanlara bağlanmamalıydım, arkadaş bağımı kestim. Roman okumak çok hoşuma gidiyordu. “Sadece roman okuyarak mutlu olamam. Diyelim ki okuyamadım ne olacak?” diyip onu da bıraktım. Dergiler bize tüketimi ve içsel kritiği ya da sürekli öğrenmelisin düşüncesini veriyor diye onu da bıraktım. İnsanların dramaları oldum olası çekilmez gelir. Herkesi kendi dramasında bıraktım. Ama bunu yapınca da tabiiki insanlardan kendimi soyutlamış oldum. Yemek konusunda kendime br sürü kısıtlamalar getirdim. Sürekli bir şeyleri bırakmayı denedim. Yani özetle işe gidiyor, çalışıyor, öğle aralarında meditasyon egitimleri dinliyordum. Eve geliyor kızımla oynuyor, gece meditasyon egitim kitapları okuyup, meditasyon yapıyordum. En enteresan yaptıgım şey meditasyon eğitimleri tasarlamaktı sanırım.
Ama patladı!!!1
Koskocaman bir depresyon kucağıma düştü. Covid’den dolayı dışarı çıkamayınca hayatımdaki herşey anlamını yitirdi. Ve ben bugün neden uyanıyorum düşüncelerinde gezinmeye başladım. Neden uyanıyorum, çünkü yapacak hiçbirşey yok. Yemek ye, yedir, tuvalete git, banyo yap ve uyu. Tüm günün bende yarattığı his sadece buydu.
Ama bundan çok sıkıldım. Kızıma iyi bir örnek olmak isterken bunun tam tersini yaptımı farkettim. Depresif bir anne!
Bunu farketsem de olan tekşey kendimi alışverişe vermek oldu. Bağımlı oldum. Gün içinde tek yaptığım şey farklı farklı internet sitelerine girip kıyafetler, eşyalar bakmaktı. Sonra bir de geri dönüştürülebilir malzemeler kullanan, çevreye duyarlı, yerli üretim firmaları araştırmaya başladım. Ama bir makale yazacak kadar çok firma öğrendim. Kendimi durduramaz hale geldim. Ve bunu farkettim. Sadece alışverişi düşünür hale gelmiştim. Başka hiçbir şeye odaklanamıyordum. Her küçük boşlukta oysho’nun sitesini kontrol ediyordum. Sonra benim şu lokal mağazalarda yeni bir ürün var mı acaba? Hangisi en ilginç, hangisi tam benim kişiliğimi yansıtıyor.
Bu çıkmazın farkındaydım. Çıkmak istiyordum ama nasıl çıkacağımı bilemiyordum.
Sanatçının yolunu okumaya başlayınca bir baktım ki hayatım dengesiz bir hal almış. Sadece spirituellik kalmış hayatımda. Kitabı okurken bazı görevler veriliyor. Her hafta farklı görevlerin var. Sanırım bunların 90%nını yaptım. Görevler sırasında
Dergi okudum.
Hayal kurmaya başladım
Roman okudum
Eskisi gibi çok kitap okumaya başladım.
Değişik şeyleri denemeye bayılırım.Yeni bir çay içmeye başladım. Kendime yeni çay bardağı aldım. Nasıl demlendiğini öğrendim. Bu günlerde japon çay seromonilerini araştırıyorum.
DIY’a bayılırım. DIY dergisi varmış mesela. Onu karıştırıyorum.
Yeni yemekler denemeyi çok severim. Food Netwrok’e üye oldum. İçinde bir sürü yeni tarif var. Bir tanesini denedim bile.
Çok tatlış bir diziye başladım Netflix’de. “Amazing Vacation Rentals” Bali bölümüne aşık oldum ve Bali’ye gitme hayalim doğdu. Hayallerimden bir tanesi bu.
Siyah giymeyi sevdiğimi kabul ettim.
İş yerinde sürekli ayakta çalışıyorum.9 yıl sonra kendime iş yerinde rahat edeceğim ayakkabı aldım.
Meditasyon hocası olma haylimi gerçekleştirmek üzerine başlamıştım bu kitabı okumaya. Blog yazarı olmayı istediğimi farkettim.
Hayallerimden diğer bir tanesinin kırsalda bir arazide tiny house sahibi olmak olduğunun farkına vardım. Ciddi anlamda bu konuya kafayı taktım. Kredi kartı borçlarımı temizledim. Mevduat birikim hesabı açıp kemerleri sıkma kararı aldım. Bunun aldığım ve belki 3 kere giyecegim kıyafetlerden daha önemli olduğuna karar verdim.
Kitabı okumaya devam ediyorum ve daha 4 haftam var. Bakalım daha neler olacak.
Bilerek ya da farkında bile olmadan kendimizi sıkıştırıyoruz. Köşeye sıkıştırıyoruz. Ne kadar çok opsiyon ve seçenek var aslında hayatımızda. Daha önceden bizi eleştiren insanların sözlerini biriktirip, saklayıp, kıymetli bilgilermiş gibi depoluyoruz zihnimizde. Sonra da tekrar tekrar oynatıyoruz zihnimizde. Bazen iliklerimize işliyor o sözler ve neden olduğunu bilmediğimiz bir şekilde inançlarımız oluyorlar. Ne önemi var ki aslında? Mantıklı zihin bunu söyleyebiliyor ama bunu yaşamak bambaşka birşey.
Elizabet Gilbert bir konuşmasında yazı yazacaksan ve kimse okumayacaksa ne kaybedersin demişti. Zaten kimse bilmeyecek.
Ben de kodlanmış cümleler “Biz kimiz ki yazı yazacağız. Yazı yazabilmek için ne aile geçmişimiz var ne de o kadar kültürümüz. Okuduğumuz kitaplar yetmez. Yazmak için … okuman gerekli.” Bir yakınım bana bunları söylemişti. Bu hafta bunu hatırladım. Kanıma işlemiş resmen. O kişinin ümitsizliğini, umutsuzluğunu, hayata küskünlüğünü almışım ruhuma. Kendimin kabul etmişim. Kendimi eleştirmişim.
En kötü bu yazımı kimse okumaz.
Artık umrumda değil!
Yaşasın denemek, yaşasın tekrar denemek ve tekrar denemek!
Hayallerimin peşinden gideceğim ve çok mutluyum!
Sevgiler,
Müge